TRAFİK PSİKOLOJİSİ

Genel çerçevede baktığımızda dünyada trafik psikolojinin tarihi çok eskilere
dayanmamaktadır. Bu alandaki ilk çalışmalara bakmak gerekirse; ilk olarak 1920 yılında
yapılan ulaşım psikolojisi toplantısını görmekteyiz. 1921 yılı itibariyle sürücü seçiminde
psikolojik süreçlerin gündeme geldiğini görmekteyiz. Bu yıllarda, otobüs sürücülerinin
yetenek testinden geçmeleri bir koşul olarak getirilmiştir.
1955 – 1970; arasında ise kaza sayısının hızlı artışı zorunlu yasal kuralları gündeme
getirmiştir; emniyet kemeri, hız limitleri, alkol v.s. Ancak 1960 – 1980 yıllarında araç
sayısındaki artışa paralel olarak kaza sayısında da artış olmuştur. Bu da sadece kural
koymanın yeterli olmadığını göstermiştir. Yol güvenliği iyileştirme politikaları, resmi
araştırma kurumlarının oluşturulması, medyadaki kampanyalar, ergonomiye (Ergonomi:
İş Bilim) ilişkin araştırmalar trafik psikolojisinin gelişmesine neden olmuştur. Bu dönemle
birlikte psikoloji, kazaların insana bağlı nedenlerini araştırmaya başladı, riskleri inceledi
ve öğrenme kuramlarını kullanarak kişileri daha iyi sürücü olmaları için eğitmeye başladı.
Psikologlar iş analizi tekniğini geliştirerek; sürücü koltuğu, paneli ve trafik işaretlerini en
iyi şekilde tasarlamaya destek olmuşlardır.
1960’larda Avrupa’da kaza oranlarının artması ile güvenli sürücülük konularında her yaş
ve cinste araca göre kampanyalar oluşturulmuş ve her sürücünün kurallara uyması için
güvenliği öğrenmeleri amaçlamıştır. Tutumlar ve davranışlar arsındaki ilişki incelenmeye başlanmıştır.
1990lı yıllarla birlikte psikologlar artık tüm dünyada ve özellikle de Avrupa’da trafik
psikolojisi alanına, yol güvenliğine katkı sağlamak amacıyla çalışmalarını
yoğunlaştırmışlardır. Bu alandaki, en yetkin olduğu konular; sürücü seçimi, sürücü
rehabilitasyonu, geliştirmesidir.
Trafik Ortamı kapsamında psikoloji biliminin ve psikologların temel amacı; trafik
toplumunu tehlikeli sürücülerden korumaktır.
Uzun vadede toplumun trafik kültürünü iyileştirmek, riskli sürücülere düşüncelerini
değiştirtmek ve modern trafik ortamına uyum sağlamalarına yardımcı olmak.

SÜRÜCÜLÜK NEDİR?
Gibson ve Crooks’a göre sürücülük belli bir zeminde, bir araç yardımıyla (araba), bir varış
noktasına hareket etmektir. Buradaki en temel aktivite aracın hız ve yönünü belirlediği bir
yörüngeye (yol) girmek ve bu yörüngenin mekansal kısıtlıklarına (yolun yapısı) uyarak,
karşılaşılan engellere çarpamadan (diğer araçlar, yayalar vb.) ilerlemeyi başarmaktır.
Bu nedenlerle sürücülük, çevresel bilginin uygun zaman ve uzaklıkta sürücüye ulaşmasını
ve daha sonraki trafik ortamını tahmin etmeyi sağlayan görme algısı (Algı: dünyaya
ilişkin bilgilerin alınmasını sağlayan sistemdir; beş duyu ile olur. Bunların en önemlisi
görme algısıdır. ) ile olur. Kişi bir sonra yapacağı davranışı bu bilgilere göre ayarlar ve
karar verir.
Psikoloji bilimi sürücü davranışı ile ilgili çeşitli tanımlamalar yapmakla birlikte temel
model tanımlardan biri olarak Hugue’nin sürücü davranış modeline değinilebilir.
HUGUENİN SÜRÜCÜ DAVRANIŞ MODELİ
Hugue’ne göre sürücü davranışını meydana getiren ve bir bütün olarak ele alan 3 temel
birleşen vardır.
A. YATKINLIKLAR
– SÜRÜŞ UYGUNLUĞU: Sürücünün araç sürmek için fiziksel ve psikolojik yatkınlığı
olarak tanımlanmaktadır. Bunlar bireyin kazada rol oynayan bazı becerilerden
yoksun olmasıdır. Örn; görsel algı (görsel olarak dış dünyayı yani çevreyi algılama
becerisi), seçici dikkat(çevredeki farklılıkları yakalayabilme becerisi), tepki
zamanı(tepki vermedeki süre/ne kadar hızlı tepki verdiği).
– SÜRÜCÜ NİTELİKLERİ: Araç kullanmak için sonradan edinilen fiziksel ve
psikoloji niteliklerdir. Örn, araç kullanmayı öğrenme, deneyim, öğrenilen kazanılan
algılar, beklentiler ve belleğin rolü v.b.
– SÜRÜCÜ KAPASİTESİ: Sürücünün o esnadaki araç kullanma becerisi, uygunluk
ve kapasitesinden az olabilir. Örneğin; alkol, ilaç yorgunluk etkileri.
B. HAREKET BELİRLEYİCİ (Tutumlar, Bilgi Asimilasyonu, Motor Beceriler)
– DAVRANIŞIN BELİRLEYİCİ OLAN TUTUMLAR: Rahatsız edici uyaranlara
verilecek tepkileri, kişinin alternatif tepkiler arasında sıralaması. Kişinin kendi
değer sistemine göre hareket etmesi.
– BİLGİ ASİMİLASYONU/BİLGİ ÖZÜMSEME: Nesnelerin koşulların gözlenmesi
ve değerlendirilmesi.
– MOTOR BECERĠLER: Vücut ve vücudun parçalarının zaman ve mekâna uyumlu
bir biçimde hareket etmesi. Bedenin koordinasyonu.
C. DURUMSAL ETKENLER:
– RUTĠN DURUMLAR: Hareketlerin karar ve seçim gerektirmeyecek şekilde
otomatik olarak işlemesi. Öğrenme sonucunda hareketlerin otomatikleşmesi.
Acemiliğin atılması.
– KARMAŞIK DURUMLAR: Alternatif tepkiler arasında seçim yapılmasını gerektiren
durumlar. Genellikle acil durumlar.
SAPKIN SÜRÜCÜ DAVRANIŞLARI
Yolda yapılması uygun olmayan sürücü davranışları “sapkın sürücü” davranışı
olarak isimlendirilir. Sürücü davranışını inceleyen farklı araştırmalar, sapkın sürücü
davranışını farklı şekillerde sınıflandırmıştır. Ancak sıklıkla sapkın sürücü davranışı
temelde ikiye ayrılmıştır. Bunlar hatalar ve ihlallerdir. Sapkın sürücü davranışının bu iki
farklı şeklinin psikolojik kaynaklarının farklı olduğu gibi, önleme şekillerinde de farklı
olduğu düşünülmektedir. Ortak bir görüş, hataların bilginin yanlış işlenmesi sonucu
ortaya çıktığı, ihalelerin ise motivasyonel (Motivasyon: istekleri, arzuları, gereksinimleri,
dürtüleri ve ilgileri kapsayan genel bir kavramdır. Açlık, susuzluk, cinsellik gibi bedensel
ihtiyaçlar temelli olan güdüler “dürtü” olarak isimlendirilir. İnsana özgü olan başarma
isteği gibi yüksek dürtülere de gereksinme yani ihtiyaç denir. Güdülere organizmayı
uyarır ve faaliyete geçirir, organizmanın davranışını belli bir amaca doğru yöneltir.
Motivasyon davranışa enerji ve yön verir. ) nedenlerinin olduğudur. İhlallerde sürücünün
davranışı niyetlilik içerirken, hatalarda niyetlilik söz konusu değildir. Hatalar, bireylerin
bilişsel işlevler ile açıklanabilirken, sosyal bir olgu olan ihalelerle ancak organizasyonel ya
da toplumsal bağlamda ele alındığında anlaşılabilir.
Hatalar sıklıkla planlanan eylemin sonucuna ulaşması olarak tanımlanmıştır. Reason ve arkadaşları temelde 2 tip hatadan bahsetmektedirler.
1. Dalgınlıklar ve Unutkanlıklar: Eylemin istemeden niyetten sapmasıdır.
Örneğin; sinyal vermek isterken, silecekleri çalıştırmak, trafik işaretlerini yanlış
okuyup, yanlış yola girmek, kontağı çevirmeden gaza basıp arabayı hareket ettirmeye
çalışmak, arabayı park ettiği yeri karıştırmak, hangi viteste olduğunu hatırlamayıp elle kontrole etmek, A yönüne gitmeyi planlarken B yönü sık kullandığı bir yol olduğu için
kendini birden B yönüne giden bir yolda bulmak, uzun farları açık unutup başka bir
sürücünün uyarmasıyla farkına varmak gibi…….
2. Yanlışlıklar: İstenen amaca ulaşmak için planlanan eylemin yolunun yanlış
olması.
Örneğin; geçmeye çalıştığı aracın hızının yanlış tahmin edilmesi, bir kavşakta yanlış yere girme, park edeceği boşluğu yanlış tahmin edip park ederken bitişikteki aracı sıyırma,
ana yoldan sola dönüp, yaklaşan aracı görmeden tali yola girme gibi.
Daha ileriki dönemde araştırmacılar dalgınlıklar ve unutkanlığı da birbirinden
ayırmışlardır. Dalgınlık bahsedildiği gibi; eylemin planlandığı gibi olmamasıdır. Örneğin; sinyal vermek isterken silecekleri çalıştırmak ya da trafik işaretlerini yanlış okuyup yanlış yola girme gibi. Unutkanlıklar ise; alışılagelmiş bellek yetersizliklerini içermektedir.
Örneğin; henüz gittiği yolu hatırlamayarak ya da trafik ışıklarında, üçüncü viteste
kalmaya çalışmak gibi. Diğer yandan yanlışlıklar hedeflerin seçimi, bu hedeflere ulaşma
yolunu ya da her ikisini de kapsayan yargısal ve/veya sonuç çıkarmaya yönelik
süreçlerdeki eksikliklerden kaynaklanmaktadır.
Hatalar genellikle bireyin zihinsel süreçleriyle (dikkat, algı gibi süreçler) açıklanırken,
ihlaller; davranışların alışkanlıkları, normlar, kurallar gibi süreçlerle düzenlendiği sosyal
ortamda tanımlanabilmektedir.
İhlaller potansiyel olarak tehlikeli bir ortamda, güvenliği sağlamak için gerekli kurallardan
ve gerekli uygulamalardan bilinçli olarak sapma, bilinçli olarak kuralı çiğneme olarak
tanımlanmaktadır. Örneğin; kırmızı ışıkta geçme, bilerek hız sınırının üstüne çıkma,
öndeki sürücünün yavaş gitmesinden sabırsızlanarak sağından geçme gibi. Bu
uygulamaların her zaman resmi olarak ifade edilmesi gerekmez. Örneğin; güvenli bir
sürüş biçimi yada kabul edilebilir davranış olarak kabul edilen gayri resmi bir yerel kurala
(örneğin; iki şeritli kırsal bir yolda çok yavaş araba kullanmak gibi) uymayarak da ihlal
yapılabilir.
Hatalar ve ihlaller arasındaki kavramsal sınırlar kesinlikle katı ve değişmez değildir. Her
ikisi de aynı olay silsilesinde var olabilir. Kuralları ihlal etmeden hata yapmak
mümkündür. Benzer olarak bir ihlalin mutlaka hata içermesi gerekmez.
TRAFİK ORTAMINDA GÜVENLİ DAVRANIŞLAR
Bir kaza olduğunda, aynı kazanın bir daha tekrarlanmaması için nedenlerinin araştırılması
ve ortadan kaldırılması zorunludur. Ancak; en önemli görev, insan hayatına ve maddi
kayıtlara yol açan kazaları üretebilecek riskleri; henüz bir kaza yaşamadan evvel kontrol
ederek, kazaları önlemektir.
Kazaların önemli bir bölümü önlenebilir nitelik taşır. Sürücünün trafik ortamında, kazaları
engellemek için tehlikeleri öngörerek ve doğru davranışları sergileyerek araç kullanması
“güvenli sürücünün” en önemli özelliğidir.
Sürüş yeteneğini etkileyen faktörler.
a. Yaş: Yaş değiştiremeyeceğimiz özelliklerimizdendir. Ancak bunları göz önüne alıp
davranışlarımız düzenleyebiliriz. Genç olduğumuz dönemlerde daha çok fiziksel
yeteneğimiz ve daha az deneyimimiz vardır. Yaşlandıkça fiziksel yeteneklerimiz
azalır. Ve sabrınız artar. Her yaş grubundaki kişiler bunları anlamalı ve göz önünde
bulundurarak araç kullanmalıdır.
b. işitme: Çoğu sürücü araç kullanırken görüş yeteneklerinin en önemli duyu
olduğunu düşünürler. Ancak bulgular işitmenin de göremediklerimizi fark etmemiz
açısından önemli olduğunu belirtmektedir.
c. Görüş: Araç sürüşü esnasında en yoğun görevi yapar, bu nedenle görüşümüzü
engelleyen bir durum varsa, bunu kontağı açmadan düzeltemeyiz. (farlar,
aynalar, camlar, güneşlikler gibi).
d. Hastalık ve ilaç kullanımı: Ne zaman hasta olacağımızı veya ilaç kullanmamız
gerektiğini kontrol edemeyiz, ancak araç kullanırken hastalığımızı göz önünde
tutarak sürüşümüzü ayarlayabiliriz.
e. Yorgunluk:Yorgunluk ve dalgınlık otobanlardaki sessiz katildir. Araç
kullanmayacak kadar yorgun olduğunuz gösteren tipik durumlar aşağıdaki gibidir.
Düşüncelerimiz karışır
Dikkatimiz kolayca dağılır.
Esnemeyi engellemeyiz.
Gözlerimiz kapanır ve dalar gider.
Geçtiğimiz son birkaç kilometreyi hatırlamayız.
Şeritten saparız, yakın takip yaparız, trafik işaretlerini kaçırız v.b. ……
Uyuklamaya başladığımızda mümkün olduğunca çabuk dinlenmek için durmalıyız.
f. Hız ihlali (Risk davranışı başlığı altında anlatılacaktır.)
g. Alkollü araç kullanma (Risk davranışı başlığı altında anlatılacaktır.)
RİSK DAVRANIŞI
Risk belirsizliğe işaret eden bir sözcüktür. Doğrudan olumlu ya da olumsuz bir
göndermeyi içermemektir. Risk alma davranışının olumlu veya olumsuz sonuçları olabilir.
Fakat günlük yaşamda “risk alma” denildiğinde olumsuzluk akla geliyor. Risk kavramı
yerine riziko veya zarara uğrama tehlikesi kullanılabiliyor.
Trafik psikolojisi alanında da olumsuz sonuçlara yol açan, trafik kazalarına neden
olabilecek risk alma davranışları üzerinde çalışmalar yapılmaktadır. Psikolojide risk alma
davranışını ergenlik döneminde normal olarak gören yaklaşımlar mevcuttur. Risk alma
davranışı; normal, uyumsuz, sapan, norm dışı, kuraldışı davranış yada sapma olarak
tanımlanıyor. Psikoloji literatüründe risk alma davranışını zihinsel süreçlere, sosyal
öğrenmelere, kişisel eğilimlere veya tümüne dayandırarak açıklayan çeşitli kuramsal
yaklaşımlar vardır. Zihinsel süreç yaklaşımları kişinin yarar/kar ve bedel/zarar hesabı
yaparak davranış konusunda karar verdiğini söylemektedir.
“Karar alma” yaklaşımı şu yaklaşımları içermektedir:
1. Olası seçeneklerin belirlenmesi
2. Her seçenekte izlenecek yolların belirlenmesi
3. Sonuçların istenirliğinin belirlenmesi
4. Eylem gerçekleştirildiğinde sonuçların gerçekleşme olasılığını
değerlendirmesi
5. Mantıksal olarak savunulabilir kurallarla bu basamakları birleştirme
Kişi, davranışının olumlu sonuçlanma olasılığının yüksek olduğuna karar verdiğinde bu
davranışı gerçekleştirmektedir.
Hız kurallarını çiğneme ve alkollü araç kullanımı trafik ortamı için riskli sürücü
davranışı kapsamında tanımlanmaktadır.
HIZ İHLALİ
Hız limitlerini aşmanın insanın davranışına nasıl yansıdığı ve hız kurallarına uymanın
neden bu kadar önemli olduğunu pek çoğumuz atlamaktayız.
Hız artışı sürücünün sürüş sırasında çevredeki bilgileri toplama sürecinde, ayırt etme ve
tanımlama için gerekli süreyi yok etmektedir. Burada esas önemli nokta ise hiç bir
sürücünün (deneyimli-deneyimsiz, kadın, erkek, genç-yaşlı vs…) bu etkiden
kaçınamamasıdır.
Bir kaç kilometre/saat’lik hız artışı yanlış algılama ve tahmine sebebiyet vermesi sonucu
kazaya neden olabilecek bir tehlike olarak pusuda beklemektedir.
Şehir içi hız limiti olan 50 km/saat’lik hızdaki bir çarpışmada dahi araçta oluşacak
muhtemel darbe derinliği 0.75sn olacaktır. Bu sizce önemsiz bir hasar mıdır? Hele bu
hızla çarptığınız bir bariyer değil de insan ise belki aracınızdaki hasar daha az olabilir.
Ancak yaya üzerindeki hasar ile büyük ihtimalle onun yaşamına son vermiş olabilirsiniz.
Eğer hızınızı normal hız limitlerine yanı 50 km/saat hıza çektiğinizi düşündüğünüzde; tüm
ölümlerin %30’unun, tüm yaralanmaların ise %100’ünün yani tamamının gerçekleştiği
hıza çıkmış olursunuz. Buradan çok çarpıcı bir sonuç çıkmaktadır. Buna göre toplam
ölümlerin %30’u ve toplam yaralanmaların ise hemen hemen tamamı Ģehir içi
hız limitleri altında oluĢmaktadır. Saydığımız hızlarda bile çok büyük ölüm ve
yaralanma risklerini üzerimize alıyoruz.
HIZ KÖRLÜĞÜ:
Hız ne kadar artarsa, sürücünün bakış alanı o oranda daha uzağa odaklanır. Bunun
sonucunda sürücü yol kenarında neler olduğunu, tehlike yaratabilecek gelişmeler olup
olmadığını denetleyemez.
“Hız körlüğü, artan hız sonucunda sürücünün görüş açısının düşerek, çevresini
tam olarak algılayamaması anlamına geliyor”. Yani yüksek hızda sürücü tüm olayları
çok geç fark etmektedir. Saatte 35 kilometre hızla giden bir otomobil sürücüsünün görüş
açısı 104 derece iken, hız 130’a çıktığında görüş açısı 30’a kadar düşüyor. Görüş açısı hız
arttıkça kademeli olarak düşüyor. Bu da yolculuğu güvensiz kılıyor.”
Ayrıca, 80 kilometre hızla giden bir otomobilde bulunanların, 30 kilometre hızla
gidene oranla ölüm riski 20 kat daha fazladır.
Hız körlüğü çevre yolu üzerindeki yerleşim yerlerinden geçerken ‘yaya trafiği’ açısından
büyük tehlike oluşturuyor. Bu nedenle transit yolların şehir geçişlerinde 50 kilometre hızın
üzerine çıkılmaması gerekiyor.

1 thoughts on “TRAFİK PSİKOLOJİSİ

  1. Geri bildirim: OTOMATİK VİTES DİREKSİYON EĞİTİMİ 05354028055 Ankara | OTOMATİK & MANUEL VİTES DİREKSİYON DERSİ

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.